-kendimden kaçışıma ithaftır…
pişmanlığın kokusu sarmış yine heryeri
bir kadının köşede kalıyorsa hisleri
bir adamın iki yana düşüverdi elleri
pişmanlığın kokusu sarmış yine heryeri
şehrin solungaçları zehir solumuş gibi
öksürüklü sevdalar taşıyor yarınlara
etkisini yitirmiş keskin bir derman gibi
basılması faydasız o derin yaralara
güller açmaz şehrimde gittiğin günden beri
bir kanadı kırılmış imdada gelmez peri
ben hala yaması sökük garip serseri
pişmanlığın kokusu sarmış yine her yeri…
31-01-2010
bu şehre bir haller oldu
sen gittiğin günden beri…
istanbul…
sensizliği taşımıyor… taşıyamıyor!
her an artık zemheri…
kokun sarmış yıldızları
yıldızlar marmaraya sarılmış
ışığı kırılmış sokak lambalarının
ta dibinden kırılmış…
sensiz yürüyorum sokaklarda…
bedenin bu şehirde olsa ne çıkar
ben ruhunu kaybettim son vedalarda
bu şehre bir haller oldu
sen gittin gideli…
hasret mi aşkın bedeli!..
07-02-2010
sen gittiğin gün
soğuk bir kalabalığın içinde
yürürken buldum kendimi
“buldum” dediğime bakma yine de!
şehrin kaldırımlarına düşmek geldi içimden
bir daha geçtim kendimden
bir küfür savurmak istedim martılara
kıyamadım!
ağlamak bile gelmedi elimden…
destansı yalanlar taşıyordu kalbim
hıçkıramadım…
sen gittiğin günün ertesi
kaypak bir gün doğmuştu istanbulda
hay aksi!
“doğdu” dediğime bakma!
hiçbir doğum senin gidişinin sancısını taşıyamazdı
bu şehri sensiz bırakma!
bu şehir sensiz nefes alamazdı!
gittin ya… şehir yıkılsa bile
artık takma!
08-02-2010
yakışmıyor istanbula sensizlik
sana da istanbulsuzluk…
bedeninin şehirde olması umrumda değil!
demiştim…
yemin olsun ki;
koşulmuş ve kovulmuş düşlere
sen görmeyeceksin belki
belki hiç bilmeyeceksin
ahirete değin öğrenmeyeceksin
sensizlik istanbulun her yanına sinmiş
şimdi istanbul
kasvetli ve kesif bir perdenin ardına gizlenmiş
sanki…
düşmüş elleri iki yana
sana yeniden kucak açmaya niyetlenmiş
ama acım düşmüş aklına
acımış bana!
bensiz sana sarılmaya cesaret edememiş
demiştim…
bu şehir en çok ikimize sarılmayı sever
bağrında eksiklik olursa
yüreğine sızı hücum eder
dinle!
bu şehre sensizlik hiç yakışmıyor
sen gittiğin o günden beri
düşmanım bu şehre!
bilir misin!
kişi sevdiğine nasıl düşman olurki?
nasıl karanlığın bile korktuğu bir hale düşer
aydınlık saçmaya yeminli çehre!
yürümüş ve yürütülmüş
çalınmış ve çaldırılmış
kanamış ve kanatılmış
her sevdanın üzerine yemin olsun ki…
nisan’ın o bulutsuz gününden beri
bu şehir acımasızca kuşatılmış
yakışıksız bir hal almış!
yakışmıyor bu şehre sensizlik
09-02-2010
Enes Ali
Add comment